Ekonomi

TÜSİAD Başkanı Turan’dan Fiyat İstikrarı Vurgusu: Yapısal Reformlar Şart!

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, makroekonomik istikrarın kalıcı ekonomik başarı için elzem olduğunu vurgulayarak, yapısal reformların önemine dikkat çekti.

Paylaşan

on

Makroekonomik İstikrarın Önemi

Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) tarafından Sabancı Center’da düzenlenen 17’nci Rekabet Kongresi’nde konuşan TÜSİAD Başkanı Orhan Turan, makroekonomik istikrarın kalıcı ekonomik başarı için elzem olduğunu vurguladı. Turan, küresel sistemde belirsizliğin arttığı bir ortamda makroekonomik istikrarın daha da önem kazandığını belirtti. Enflasyonun düşük seviyelerde tutulabilmesinin makroekonomik istikrarın en büyük belirleyicisi olduğunu dile getirdi. Enflasyonun kalıcı olarak düşük, tek haneli seviyelere indirilmesi gerektiği açıklandı.

Enflasyonla Mücadelede Para Politikasının Rolü

Turan, sanayicilerin yüksek finansman giderleri ve talebin yavaşlaması açısından enflasyonla mücadelenin maliyetlerini hissettiğini ve hissetmeye devam ettiğini söyledi. Enflasyonun yüzde 75’lerden 30’lara inmesinin önemli bir başarı olduğunu, ancak önümüzde zorlu bir yol olduğunu da ifade etti. Tarımdaki don olayları, enerji fiyatları, hizmet sektöründeki fiyat baskıları gibi unsurların, enflasyondaki düşüşü yavaşlattığı bildirildi. Mevcut görünümde enflasyonun aşağı yönlü hareketine devam edebilmesinin zorlu bir süreç olacağı belirtildi. Enflasyonla mücadelede doğru para politikasının en önemli belirleyici olduğunu, fakat tek belirleyici olmadığını vurgulayan Turan, kalıcı fiyat istikrarını sağlamak için sadece para politikasına bel bağlanamayacağını, yapısal alanlarda da adımlar atılması gerektiğini söyledi. Bunların başında mali disiplinin geldiği açıklandı. Bütçe tarafında yaz aylarından itibaren daha disiplinli bir görünüme doğru ilerlenmiş olmasının memnuniyet verici olduğu, ancak para ve maliye politikalarının yapısal reformlarla desteklenmesi gerektiği ifade edildi.

Sanayide Toparlanma ve Sektörel Politikalar

Küresel ekonomideki gelişmeler dikkate alındığında yapısal reformlar arasında sektörlerin verimliliğini yükseltmeyi hedefleyen ve kaynakların, verimliliğin daha yüksek olduğu sektörlere değerlendirilmesinin önünü açan sektörel politikaların bugün her zamankinden daha da fazla önem taşıdığı belirtildi. Sanayiye yakından baktığımızda en yoğun baskı döneminin geride kaldığı düşünülüyor. Sanayide bir toparlanma evresine girildiği, yatırımlarda da bir güçlenme gözlemlendiği açıklandı. Ancak, toparlanmanın önemli bir kısmını savunma sanayi kaynaklı oluşu ve küresel ekonomideki eğilimler dikkat alındığında şu sıralarda ekonomimiz için olumlu seyreden dış konjonktürün değişebileceği ve bu değişime hazırlıklı olunması gerektiği vurgulandı. Önümüzdeki dönemde en büyük ticaret partnerimiz olan Avrupa bölgesindeki talep artışı, ABD’nin politikalarındaki belirsizlik nedeniyle avronun dolar karşısında güç kazanmasının ihracatçımız için destekçi olması, sanayicimize biraz nefes aldıracaktır. Nitekim TÜSİAD’ın maliyet bazlı rekabet gücü endeksine göre, rekabet gücünü aşağı çeken en önemli iki unsurdan biri olan finansman maliyetlerinin düşmesi bu süreci pekiştirecektir. Yine aynı çalışmanın bulgularına göre, rakip ülkelere göre daha uzun seyreden ara malı ve enerji maliyetlerinin sağladığı avantajın, enerji fiyatlarının düşük seviyeyle devam etmesini de bekliyoruz.

Rekabetçiliğin Faktörleri ve Avrupa Birliği’nin Önemi

Küresel güç dengeleri ne olursa olsun, yeni teknolojiler ne kadar çok değişiklik getirirse getirsin, üretim süreçleri açısından önemli girdiler ne kadar değişirse değişsin, ülkelerin kalkınmasını ve küresel rekabet avantajlarını yüksek tutmak için yapmaları gerekenlerin aynı kaldığı belirtildi. Kurumlar, inovasyonu ve teknolojik gelişmeyi sağlayacak bir kültürel iklim ve adil rekabet ortamının tesis edilmesi gerektiği vurgulandı. Rekabet gücümüzü koruyabilmek için çağın gerektirdiği vasıfları kazandırmayı hedefleyen bir eğitim sistemine ve nitelikli insan kaynağına çok önem verilmesi gerektiği açıklandı. Türkiye’nin rekabetçiliği deyince AB’ye değinmeden de konuşmayı bitirmek olmaz diye düşünüyoruz. Gelecekte de rekabetçiliğimizin en önemli unsurlarından birisi, **Avrupa Birliği** olmaya devam edecek. Enerji talebinin hızla arttığı, iklim değişikliğiyle mücadele zorunluluğunun kendini giderek daha çok hissettirdiği, dijital teknolojilerdeki gelişmenin çok hızlandığı, yeni teknolojiler için önemli olan nadir toprak elementleri üzerindeki küresel rekabetin yoğunlaştığı bu dönemde Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri daha da önem kazanıyor.

Küresel Koşullar ve Türkiye’nin Fırsatları

AB’nin küresel rekabet gücünü, ekonomik güvenirliğini ve vatandaş refahını artırma hedeflerini yerine getirmek için benimseyeceği stratejiler ülkemizi yakından ilgilendiriyor. Bu çerçevede Draghi raporu olarak bilinen, geçen sene yayınlanmış olan Avrupa için rekabetçilik stratejisi raporunu Türkiye’nin kendi sektörlerinin rekabetçiliğini yeniden tanımlaması açısından mutlaka dikkate almamız gerekiyor. Türkiye’nin rekabetçiliği açısından AB ile mevcut gümrük birliğinin mutlaka güncellenmesi gerektiğini uzun bir süredir katıldığımız her toplantıda dile getiriyoruz. AB-Türkiye gümrük birliğinin modernize edilmesi, Türkiye’nin olduğu kadar AB’nin de uzun vadeli çıkarlarına ve rekabetçiliğine hizmet edecek. Küresel koşullar hızla hareket etmeyi zorunlu kılıyor. Küresel ekonomideki değişim, belirsizlikler ve riskler kadar Türkiye gibi ülkeler için birçok fırsat da barındırıyor. Unutmayalım ki coğrafi konumu, güçlü altyapısı, gelişkin sektörel yapısı ve belirsizlik ve risk yönetiminde uzman, sofistike özel sektörüyle Türkiye, geleceğin küresel ekonomisinin önemli oyuncularından biri olmaya aday. Yeter ki adımları zamanında atalım.

 

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

En Çok Okunanlar

Exit mobile version