İnşaat ve Proje
Türkiye Konut Satışlarında OECD’de İkinci Sırada
Türkiye, konut satışlarında OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldı. Sektör temsilcileri, konut alanındaki verileri ve sektörün büyümesi için yapılması gerekenleri değerlendirdi.

Konut Sektöründe Türkiye’nin Yükselişi
Türkiye, konut satışlarında OECD ülkeleri arasında ikinci sırada yer aldı. Geçtiğimiz yıl ABD’de 4,06 milyon konut satılırken, Türkiye’de bu rakam 1 milyon 478 bin 25 olarak gerçekleşti. Avrupa’da ise Türkiye’yi 1,24 milyon konut satışı ile Birleşik Krallık izledi. Fransa’da 750 bin, İtalya’da yaklaşık 720 bin, İspanya’da 715 bin 429, Hollanda’da 206 bin 500, Portekiz’de 156 bin 325 ve İsveç’te 164 bin 80 konut satışı kaydedildi.
Gayrimenkul Yatırımcıları Derneği (GYODER) Başkanı Neşecan Çekici, konut sektörünün gücünü vurguladı. Çekici, yüksek konut satış oranlarına rağmen ev sahipliği oranındaki düşüşe dikkat çekti. Sektörün büyümesi için yapılması gerekenleri değerlendirdi. Çekici, konut satışlarındaki yüksek ivmenin devam ettiğini, ocak-eylül döneminde yıllık bazda yüzde 19,2 artarak 1 milyon 128 bin 727’ye yükseldiğini belirtti. Türkiye’nin konut sektörünün çok güçlü olduğunu dile getiren Çekici, konut satışında Avrupa’da birinci, OECD ülkeleri arasında ise ikinci olmanın sektörün dinamik yapısını gösterdiğini açıkladı. Bu rakamlar, gayrimenkulün sadece barınma değil, aynı zamanda tasarruf ve birikim aracı olarak da görülmesinin bir sonucu olduğunu vurguladı.
Sürdürülebilirlik ve Uzun Vadeli Politikalar
Neşecan Çekici, yüksek satış hacminin sürdürülebilirlik ve erişilebilirlik açısından dikkatle analiz edilmesi gerektiğini ifade etti. Artan maliyetler ve finansmana erişim zorlukları, konut alıcılarının davranışlarını şekillendirdiğini söyledi. Sektörün büyüklüğü, arz-talep dengesini koruyacak uzun vadeli politikaların önemini ortaya koydu. Konut üretiminde nitelik, kentsel dönüşüm, enerji verimliliği ve şehir planlaması gibi unsurlar artık satış kadar önemlidir. Türkiye’nin konut piyasası güçlü, ancak bu gücü sosyal konut, yeşil bina ve dönüşüm projeleriyle dengelememiz gerekiyor. Devletin bu anlamda attığı adımlar kıymetli.
Çekici, satış hacmi kadar topluma ve çevreye katkı sağlayan bir sektör yapısını hedeflediklerini belirtti. Böylece hem ekonomik hem sosyal anlamda daha dengeli bir büyüme sağlanabileceğini söyledi. Ayrıca, “Yüzyılın Konut Projesi” kapsamında 81 ilde 500 bin sosyal konut yapılacağını hatırlattı. Bu adımların sevindirici olduğunu bildirdi. 10 yıllık konut politikası oluşturulması, arsa, finansman, tasarım ve konut tiplerinin net olarak planlanması gerektiğini vurguladı. Bu amaçla kamu, özel sektör ve STK’lerin katılacağı “Türkiye Konut Politikası Platformu” kurulması önerildi. Çekici, son yıllarda konut üretiminde estetikten uzaklaşıldığı yönündeki eleştirilere ilişkin, bunu önemsediklerini, hızla artan kentsel dönüşümün ve nüfus dinamiklerinin sektörde önceliği adet bazlı üretime kaydırdığını söyledi. Ancak geldiğimiz noktada, sadece barınma ihtiyacını karşılayan değil, yaşam kalitesini artıran ve kente değer katan projeler ön plana çıkıyor. Estetik, mimari kimlik ve yerel dokuyla uyum konuları sektörde giderek daha fazla önem kazanıyor.
Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Yönetim Kurulu Başkanı Ziya Yılmaz da konut satışları içerisinde son yıllarda ikinci elin payının arttığını belirtti. Birinci el üretimini ve satışını artırmaları gerektiğini söyledi. Faiz oranlarındaki düşüş ve krediye erişimin kolaylaşmasıyla hem birinci el hem de kredili satışların artmasını beklediklerini dile getirdi. Sektörün, Türkiye’nin ekonomik büyümesinin en önemli itici gücü konumunda olduğunu, bu başarı hikayesinde yabancıya satışın da etkisinin bulunduğunu anlattı. Yılmaz, deprem bölgesinde üretilen konutların yanı sıra kısa süre önce açıklanan 500 bin konutluk üretim hamlesinin dünyada benzeri görülmemiş bir başarı olduğunu kaydetti. Bu büyük çalışma, hem kamunun hem de özel sektörün üretim kapasitesini gözler önüne sermekte, sektörümüz açısından da önemli bir motivasyon kaynağı olmaktadır.
Kalıcı bir arz dengesinin sağlanabilmesi ve bu ivmenin daha sürdürülebilir olması için üretim koşullarının daha erişilebilir hale gelmesi gerektiğini vurguladı. Bugün üretim hızını yavaşlatan en önemli unsurların başında yüksek arsa maliyetleri ve finansmana erişim geliyor. Kamu eliyle üretilecek arsaların özel sektöre vadeli ve uygun koşullarda sağlanması üretim maliyetlerini dengeleyecektir. Kamunun planlı arsa üretim gücü ile özel sektörün hız ve kalite kabiliyetinin birleşmesi durumunda konuta erişimin yaklaşık yüzde 40 artabileceğini öngörüyoruz. Yılmaz, müteahhitlerin sadece konut inşa eden değil, kentlere kimlik kazandıran ve yaşam kalitesini yükselten projeler üreten bir yapıya kavuşması gerektiğini belirterek, yeni projelerde yeşil alanlara, sosyal donatılara ve insan odaklı planlamaya verilen önem her geçen yıl artıyor. Markalı konut üreticilerimizin üretim kalitesinin ve mimari anlayışının artık dünya standartlarını yakaladığını, hatta birçok alanda bu standartları aştığını düşünüyoruz.
İnşaatçılar ve Gayrimenkul Geliştiricileri Derneği (İNDER) Başkanı Engin Keçeli ise Türkiye’nin konut üretimi ve satışında hak ederek elde ettiği liderliğini gelecek yıllarda da devam ettireceğini belirtti. Nüfus yapısı ile genç nüfusun genele oranı Avrupa ve OECD ortalamasının çok üstünde. Bunun yanı sıra üretim kabiliyeti de aynı şekilde çok dinamik ve iştahlı. Bu nedenle hem talep hem de arz oluşumu açısından şartlar olumlu. Ayrıca Türk gayrimenkul geliştiricileri son yıllarda çok ilerleme kaydetti. Bu durum hem teknoloji hem de iş gücü gelişimi açısından farkını ortaya koydu. Kamunun desteği ve gayrimenkul sektörünün gelişmesiyle hak ettiğimiz yere ulaştık dedi.






